DeRYaLı GüNLeR
Forumumuzdan Faydalanmak icin Üye Olun.. (:

Üye olduktan sonra katilimci olun ki sizleri yakindan taniyalim, bunun icin kendinizi tanitmak ve paylasimci olmak yeterli olucaktir..

DeRYaLı GüNLeR Yönetimi.. (;

Hoşçakal
DeRYaLı GüNLeR
Forumumuzdan Faydalanmak icin Üye Olun.. (:

Üye olduktan sonra katilimci olun ki sizleri yakindan taniyalim, bunun icin kendinizi tanitmak ve paylasimci olmak yeterli olucaktir..

DeRYaLı GüNLeR Yönetimi.. (;

Hoşçakal
DeRYaLı GüNLeR
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

DeRYaLı GüNLeR

DeRYaLı GüNLeR Sitesine Hoşgeldiniz. Daha Fazlası için Üye Olun ...
 
AnasayfaGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yapKadın hareketini dinlemek lazım/Röportaj: Nükhet Sirman Kayitol

 

 Kadın hareketini dinlemek lazım/Röportaj: Nükhet Sirman

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Admin
Forum Sorumlusu
Forum Sorumlusu
Admin


Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 27/05/09
Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 996
Teşekkür Edildi Teşekkür Edildi : 196
Puan Puan : 2558

Kadın hareketini dinlemek lazım/Röportaj: Nükhet Sirman Empty
MesajKonu: Kadın hareketini dinlemek lazım/Röportaj: Nükhet Sirman   Kadın hareketini dinlemek lazım/Röportaj: Nükhet Sirman EmptyCuma Ekim 30, 2009 12:26 pm

Kürt sorunu ne zaman tartışılsa hemen medyada sıra bekleyen 'töre cinayetleri'ni buluveriyoruz. Kürt sorununa çözüm yerine Bölge'de yaşanan kadın ve çocuk sorunları ile karşılaşıyoruz. Yaşananları yeni kadınlık, erkeklik ve çocukluk penceresinden değerlendiren Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Profesör Nükhet Sirman bu tartışmaları yeni bir düzenin habercisi olarak görüyor. Bölge'deki güçlü kadın hareketine karşın sorumluluğu töreye yüklenen şiddeti, çözülmenin parçası olarak değerlendiriyor. Sirman, yaşanan toplumsal çözülmenin karşısına bir model konamamasından kaynaklı yaşanan şiddetin ise töre ile özdeşleştirilmesini eleştiriyor. Sirman çözüm için ise Bölge'deki kadın hareketinin dinlenmesini öneriyor.
Türkiye'de son bir ayda Bölge, töre adına işlenen cinayetlerin odağı gibi tartışılıyor. Nerede ise Bölge ile töre özdeş algılara dönüştürülüyor. Siz bu tartışma biçimi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Benim ilgimi çeken, Batı'nın Türkiye'ye yaptığını Türkiye kendi doğusuna yapıyor. Yani niye biz Avrupa Birliği'ne giremiyoruz, çünkü biz yeteri kadar medeni değiliz Türkler olarak. Türkler de aynı şeyi Kürtlere yapıyor, ve diyorlar ki; bizim Avrupa'ya girmemizi engelleyen sizsiniz. Bizim gayri medeni, geleneksel, vahşi, barbar yüzümüz sizsiniz! Kadına yönelik şiddet, kadının burnunun kesilmesi veya kadınların öldürülmesi, kadınlara verilen cezalar vesaire... Bunların hepsi törenin gereği olarak gösteriliyor. Oysa Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun ilk yıllarında ciddi olarak, devletle yurttaş arasında aracı olan kurumların yok edilme süreci var. Örneğin bu sürecin bir parçası soyadı kanunudur. Soyadı kanunuyla herkes var olan eski birliktelikleri, toplulukları unutmaya başlıyor ve onun yerine devletin ona verdiği soyadıyla tanınıyor. Halbuki yerel kimlikler, lakaplar vesaire... insanı bir yere yerleştiren sıfatlardır. Ama soyadları öyle değil. Kürt bölgelerinde ise yurttaşın devletle aracısız karşı karşıya gelmesini önleyen aşiret gibi yapılar hâlâ o eski yapılanmanın devamı olarak görülüyor. Ama bu doğru değil. Çünkü eğer orada bu yapı devam ediyorsa, bu yapının neden devam ettiğine bakmak lazım. Bu yapı kendi kendine değil, uygulanan politikalar yüzünden devam ettiriliyor.
Niçin devam ettiriliyor?
Çünkü işlerine yarıyor, bir işe yarıyor. Bu tür oluşumlar üzerinden insanları yönetmeyi sürdürüyor merkezi bölge. Burada göze çarpan şey şu: Töre diyerek aslında bunun vahşi bir şey olduğu söyleniyor. Halbuki baktığımız zaman aşiret, hiç böyle vahşi bir şey falan değil. Tam tersine aşiret, düzen demek ve düzeni sağlayan kendine göre bir sistemi var. Şimdi kadın burnunun kesilmesi gibi olaylar, kadın ölümleri Türkiye'nin genelinde ama özellikle de Güneydoğu Anadolu'da çok ciddi bir hızlı çözülme olduğunu gösteriyor. Yani var olan yapılar çok hızlı bir şekilde, çeşitli nedenlerle; ekonomik, siyasi, militarist nedenlerle çok hızlı bir şekilde çözülüyor ve başka normlar, başka iş yapma biçimleri gelişemiyor, geliştirilemiyor.
Yani çözülmeye başlayan geleneksel yapının yerine yenisi konmadığı için mi garip cinayetlerle karşılaşılıyor?
Şimdi aşiret daha doğusu akrabalık kavramları, insanları birbirleriyle ilişkilendirir ve kimin kime nasıl davranacağını belli eder. Yani insana yerini gösterir. Kimin kime, ne zaman meşru bir otorite göstereceğini gösterir. Örneğin ağabey diyen, abisine hürmet göstermek, saygı göstermek zorunda. Yani bu bir hiyerarşidir. Şimdi Türkiye'nin geneline baktığımız zaman akrabalık terimleri çok çok yaygın. Türkiye akrabalık terimlerinden tamamen ayrı iş yapan bir yer değil. Nitekim anayasada da toplumun temeli bireydir demiyor. Toplumun temeli ailedir diyor. Dolayısıyla yani aileyi nasıl alacaksın. Bir araştırmamızda kadın geliyor diyor; 'Beni kayınbiraderim dövdü'. Bu kadına yardım etmeye çalışan avukat da diyor ki; 'Kayınbiraderin önemli değil, kocan seni dövdü mü?' Çünkü kanun, kayınbiraderi aileden görmüyor. Ama gündelik hayatta aile o eski şekliyle devam ediyor. Şimdi sen devlet olarak çok ciddi bir sosyal güvenlik sistemi oluşturmadığın zaman insanlar her türlü güvenliği ve güvenceyi yine aileden biliyor. İstanbul'a bakın, İstanbul'a 1950'lerden itibaren gelen büyük göçlere bakın. Bu göçler hemşerilik diye bir şey yaratıyorlar. Hemşerilik nedir? Aile kodlarının kan bağı olmayan kişiler arasına da uzatılmasıdır. Çünkü insanlar arası ilişkileri düzenleyen başka bir yasa, başka bir anlayış, başka bir norm, kural gelişmiyor. Yani aile modeli kişisel, gündelik yüz yüze ilişkileri düzenleyen en güçlü model olduğu için Türkiye'nin her yerinde devam ediyor.
Peki öyle ise niçin Bölge'ye hasmış gibi tartışılıyor?
Şimdi Bölge'de yaşanan sorun çok daha ciddi bir şiddet ortamı içerisinde yaşandığı için farklı. Ama Türkiye'nin genelinde aile kodları geçerli. Bu aile kodlarının en önemlisi namus kavramı. Namus kavramı sadece Bölge'de falan değil her yerde. Mahkemeye gidiyorsun, 'namusun ve şerefin' üzerine yemin ediyorsun! Vatanın namus olduğu söyleniyor. Bu kodlar bugünkü gündelik hayatta devam ediyor. Bizim 2007 yılında Diyarbakır'da yaptığımız bir araştırmada gördüğümüz bir şey var. Namus cinayeti veya namusla ilişkilenen şiddet dendiği zaman orda başka problemlerle karşılaştık. Yoksulluk problemi var, kadın üstünden bir ezme-egemenlik ve yahut güç ilişkileri ...vesaire var. Cinayet 'namus' nedeni ile işlenmiyor, cinayet işlendikten sonra namus adı veriliyor. Bu şekilde mahkemelerde daha kolay indirim alabiliyorlar. Adam yoksul; uyuşturucu alıyor, içki içiyor, yaptığının farkında değil falan, sonra pişman oluyor.
Bilge köyündeki korucu katliamında da töreler hedef gösterildi. Orada olanlar da benzer şeyler miydi?
Töre demek istemiyorum ama bu aile ilişkilerinin, iki aile kanadının birbirleriyle ciddi bir rekabete girdiği fikrini alıyorum. Zaten o köy daha önceden şiddet görmüş bir köy. Gazetelerden anladığım kadarıyla korucu olmayanlar gönderilmiş, kalan aile ise iktidar kurmuş. Fakat ailenin iki kanadı da rekabete girmiş, çeşitli ittifaklar kurulmuş. Kimi gidiyor; bir milletvekilini arkasına almaya çalışıyor, kimi gidiyor yerel başka bir iktidar odağını arkasına almaya çalışıyor, dolayısıyla yani orada o yörenin şiddet yapısını ailenin rekabetinin içine taşıyan ittifaklar yaşanmıştır. Dolayısıyla tek bir şey söylemek mümkün değil. İşin tarihçesine bakmak lazım ama şunu söylemek mümkün; O bölgede bir şiddet zaten var. Bu insanlar ilk defa adam öldürmüyorlar, dolayısıyla bu şekilde adam öldürmeye alışıklar. İki, bu şiddetin günlük, gündelik hayatın içine tamamen nüfuz ettiğini görüyoruz. Koruculuk sisteminin yaptığı en büyük tahribat bence bu. Şiddet o kadar normalite olmuş ki ve bu şiddetin sonucunda tabii, böyle bir katliam gelişmiş. Bir yıl içerisinde Diyarbakır'da otuzbeş kadın öldürülmüş. Bilge köyünde ise bir günde 44 kişi öldürülmüş. Şimdi bunları birbirinden niye ayıralım? Bir tanesi bir anda oldu, öbürleri bir yıl içinde oldu diye mi? Bu şiddet bütün ilişkilerin içine nüfuz etmiş. Bu şiddetin nedenlerini anlamak lazım. Geleneksel olsa, böyle şiddet olmaz...
Töre şiddeti üreten bir yapılanma mı?
Hayır, töre veya gelenek şiddete izin vermez çünkü onunda meşru iktidarı vardır. Meşru iktidarın olduğu yerde şiddet olmaz, şiddet o meşru iktidarın olmadığı yerde söz konusu olur. Şimdi mesela yoksullukla, diyelim kadın ölümleri arasında ne gibi bir ilişki vardır. Adam erkek, kendini erkek olarak görüyor ama iş yok güç yok, gideceği yer yok. Kadın 'ev benim, git' diyor adama; kovuyor, 'evde kalma' diyor. Adam eve para getiremiyor. Kadın gidiyor eve para getiriyor. Çocuk gidiyor eve para getiriyor. Mendil satıyor, simit satıyor, hırsızlık yapıyor. Kadın merdiven temizliyor. Ne iş varsa; bu kadınlar ve çocuklar bu işleri yapıyorlar. Akşam eve adam geliyor ve hâlâ erkeklik taslamaya çalışıyor. Mümkün değil, ne oluyor? Adam orda bir şekilde kendini hadım edilmiş hissediyor ve onun karşısında meşru olmayan bir otorite kurmaya çalışınca o şiddete dönüşüyor. Türkiye'nin her tarafında bunu görüyoruz.
Yani devletin sosyal ve ekonomik politkaları bizzat şiddetin kaynağı..
Evet bu politikaların ortaya çıkardığı muazzam bir yoksulluk var. Toplumsal uçurumlar artıyor. İşte kriz yüzünden açığa çıkan işsizlik oranları var. Bu insanlara çöpe atılan bedenler diye baksak bile, bu bedenlere ne oluyor? Bunu görmek lazım. Bunları insanlıktan çıkarıp işsizlik kavramı altında görüyoruz. Ama bu insanların gündelik yaşantıları, çocukları, aileleri, sevgilileri var, bunlara ne oluyor diye bakılmıyor. Çok hızlı bir toplumsal dönüşüm söz konusu. Bu bedenleri yönetmek için yeni yönetim biçimleri ortaya çıkıyor. Dolayısıyla yönetim de ikiye bölünmeye başlıyor. Biri normal yurttaşa göre olan yönetim ikincisi de 'bedenler' üzerinden iş yapan yönetim. Dolayısıyla sorun sadece ekonomik değil aynı zamanda siyasi de bir sorun. Yeni siyaset yöntemleri çıkıyor ortaya bu insanları yönetmek için.
Ne zaman Kürt sorunu tartışılsa genellikle kadın ve çocuk sorunları gündeme getiriliyor. Siyasi tartışma alanı sosyal tartışma alanıyla kapatılıyor. Bu durum sizin de dikkatinizi çekti mi?
Evet Kürt sorunu veya herhangi bir sorun söz konusu olunca, kadın ve çocukların gündeme gelmesi bana da ilginç geliyor. Demin dedim ya adamlar işe gitmeyince erkekliklerini kaybediyorlar. Fakat kadınlar ve çocuklar işe gittikçe, onlar da kadınlıktan ve çocukluktan çıkıyorlar. Dolayısıyla kadınlık ve çocukluk problem olmaya başlıyor. Türkiye'nin değişim tarihine baktığınız zaman çok gizli bir dönem var. Kadınlık nedir, kadın nasıl olmalıdır vesaire diye tartışıldığını görüyoruz. Örneğin Namık Kemal'in 1873 'Vatan yahut Silistre'si ile başlayan kadınlık sorgusu yeni aile modelinin getirilmesi ile sonuçlanıyor. Bu yeni aile modeli 1926 Medeni Kanunu ile tescil ediliyor. Bu kanun ile her adam koca olduğu andan itibaren reis olabiliyor. Halbuki eskiden sadece paşalar reis olabiliyordu. 1926 Medeni Kanunu, evdeki her erkeği özerk yaptı, evinin paşası yaptı. Dolayısıyla kadınlık tartışıldı tartışıldı tartışıldı, yeni bir düzen geldi. Şimdi kadınlık ve çocukluk yine tartışılıyor. Ben de bu tartışmaları yeni bir düzenin habercisi olarak görüyorum,
Yani çözüm tartışmaları olduğunda gündeme konan sosyal tartışmalar yeni bir düzenin açığa çıkmasını mı sağlayacak?
Bu hem zorunlu hem de böyle olacağına dair emareler var. Örneğin, çocukluk nedir? Çocukluk, bir masumiyet temizliktir. Şimdi sokakta çocuk taş attığı zaman veya hırsızlık yaptığı zaman o masumiyetinin gitmiş olduğu düşünülüyor. Halbuki o çocuğu çocukluktan çıkaran gerçekten o yaşanan şiddet ortamıdır ve onun sonucunda gelişen ekonomik koşullardır. Kadınlık nedir? Kadınlık da bir anlamda şefkat, vicdan, özveri. Şimdi bu kadınlar bütün gün çalışıyorlar, eve üç kuruş para getiriyorlar, çocuklarına bakmak zorunda kalıyorlar. Onlar da böylece bir vicdan veya şefkat durumundan çıkıyor. İnsanların, bizim bildiğimiz insanlar gibi olmadığını göstermek için kullanılıyor bu tartışma. Masum olması gereken şey masum değil, şefkatli olması gereken şey şefkatli değil. Demek ki burada bir sorun var ve o sorun da bu problemleri çıkaranların kendi özlerinden, kendi kimliklerinden, geleneklerinden kaynaklanıyor deniliyor. Kadınlar ve çocuklar, törenin ne kadar da geri olduğunu göstermek için kullanılıyor.
Kimliklerin sahiplenmesi değil lanetlenmesi çabası mı kamuoyunda yapılan
Kamuoyunun geliştirdiği olayları anlamak için geliştirdiği bazı genel kodlar var. Bu kodların başında gelişmecilik geliyor. Yani toplum geliştikçe, gelişme de modernleştikçe -ki bu da eğitim yoluyla olacak- o zaman toplum şiddeti, haksızlığı olmayan, böyle püfür püfür işleyen bir düzen kurulacak diye bir beklenti var. İkincisi toplum- da sanki ekonomi bir kutu, siyaset bir kutu, kültür bir kutu. Böyle ayrı ayrı kutulara bakılıyor. Bunların arasındaki bağlantılar görülmüyor. Bu bağlantılar görülse, o zaman siyasetle, ekonominin vesaire arasındaki ilişkiler çözülebilecek. Şimdi bir yandan Kürt sorununun siyasi iç sorun olmadığı, aslında bir gelişmişlik sorunu olduğu meselesine doğru evirme isteği var. Eğitimle, gelişmeyle düzeleceğine dair bir kanaat var. Birçok siyasi parti, en azından Bölge için böyle bir şey söylüyordu. Yani Bölge feodal demek, geri demektir ve bu yanlıştır. Geçmişte feodal cepheler vardı. Ama şimdi bu topraklarda insan ve hükmetme ilişkileri çoktan farklı bir raya oturmuştur. Onun için yaşananların nedeni geri, feodal yapılanma değil. Günün şartları altında, bugün gelişen yeni hükmetme, yeni toprağa el koyma ve yeni insanlara el koyma biçimidir.
Türkiye'nin en dinamik ve güçlü kadın hareketi Bölge'de gelişirken diğer yandan kadın katliamlarının yaşanıyor olması bir çelişki mi?
Her ikisi de toplumsal çözülmenin sonucu. Sadece yoksul kadın yok Bölge'de. Dolayısıyla yoksul olamayan, birazcık kaynaklara el koyabilen kadınlar kendilerini güçlendirip, çeşitli kadın hareketlerinin içerisine girebiliyor. Dolayısıyla hem kadın ölümleri hem kadın hareketinin güçlülüğü tam da o çözülmenin göstergesi bence. Evet, feodal ilişkileri yıkan bir hareket var orada. Kadınların eline silahları almaları, sokağa çıkmaları gibi şeyler var. Bunlar var olan o geleneksel, toplumsal ilişkileri, aslında dönüştüren bir rol oynuyor. DTP ve daha önceki benzer partilerde de çok ciddi bir kadın yapılanması, kadın hareketi var. Kadınlara eşitlik ve hak talepleri var. Son derece eğitimli kadınlar, kendilerini çeşitli yollardan eğiten kadınlar bunlar. Orada, aşiret yapılarının veya törelerin geçerli olmadığını gösteren kadınlar bunlar. Bu kadınlar hem söz sahibi olabiliyorlar hem de ne söz söyleyeceklerini biliyorlar. Bu kadınların varlığı iki şeyi gösteriyor; bir, geleneklerin ne kadar ötesine geçilen bir yöreden söz edildiğini, ikincisi kadınların ne kadar işin içine girdiğini gösteriyor. O kadınlar, tam da kadınların çözebileceği bir sorun içerisinde var olduklarını ve farklı bir yol geliştirdiklerini gösteriyorlar. Bence bu çok önemli. Bugün artık siyasi yönetim biçimleri değişiyor. Kadın, çocuk vesaire gibi kategorilerin yaratılması yeni yönetim biçimlerinin çok önemli bir parçası. Ve bugün sadece demokratik kadın hareketi değil aynı zamanda İstanbul'daki ve Ankara'daki yani Türkiye'nin diğer yerlerindeki kadın hareketi de kadınların çözümün içinde olduğunu ve onların bunun farkına vardığını, çözümün içerisinde kendi sözlerinin olduğunu gösteriyor. Nereye giderseniz gidin herkes diyor ki 'Çözüm kadınlarda, kadınları eğitelim'. Mesele elbette kadınların eğitilmesi değil. Onların dinlenmesi, onlara kulak verilmesi lazım.
www.gunlukgazetesi.com
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
ADMİNE
Forum Sorumlusu
Forum Sorumlusu
ADMİNE


Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 13/10/09
Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 1767
Teşekkür Edildi Teşekkür Edildi : 580
Puan Puan : 3484

Kadın hareketini dinlemek lazım/Röportaj: Nükhet Sirman Empty
MesajKonu: Geri: Kadın hareketini dinlemek lazım/Röportaj: Nükhet Sirman   Kadın hareketini dinlemek lazım/Röportaj: Nükhet Sirman EmptyCuma Ekim 30, 2009 6:57 pm

Paylaşım için teşekkürler...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kadın hareketini dinlemek lazım/Röportaj: Nükhet Sirman
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Emekçi bir kadınla röportaj
» denizgözlü ile sımsıcak bir röportaj...
» Röportaj Yapmak İsteyen Üyelerimize Duyurulur
» dogum çantasına neler lazım
» Beyaz Bere/ŞARKI SÖYLEMEK LAZIM BERESİ

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
DeRYaLı GüNLeR :: DeRYaLı GüNLeR.FoRuM Hakkında :: Genel Başlıklar (Kategorisiz) :: Üye Röportajlarımız :: Kadın Röportajları-
Buraya geçin: