Hepimizin bir iş ya da görev esnasında zorlandığı bölümler vardır. Bunun yanında hayatın getirdiği nice güçlükler, engeller…
Bazen kolaylık sunulduğunda değerlendirmekten kaçarız bazen de aksine biz yokuşa iteriz. Başta yapımız, sonra da insan olmanın beraberinde getirdiği birçok duygu ve düşünceyle akıntıya karşı kürek çekmeyi çok severiz. Kendimiz başarmalıyız ya da daha da zorlayarak, “Ben zoru başardım.” diyerek en üst noktaya ulaşmalıyız. İnsanların içinde göğsümüzü kabartacak bir şey olmalı elbet. Oysa buna hiç gerek yoktur. Hayat basit ve önümüzde olduğu gibi duruyor.
Girdiğimiz sınavları düşünelim. Günlük belirli bir çalışmayla iyi bir not alabilecekken -adrenalin severiz ya- kopyaya yöneliriz. Kimimiz deriz: “Günlerce çalışacağıma kopya çekerim.” Deriz, ancak şunu unuturuz: “Ya çekemezsek ve yakalanırsak! Alacağımız bir puan varsa dahi ondan olursak!”
İlişkilerimizi düşünelim. Aile, dost, sevgili, eş… İhtiyaç duyduğumuz anlarda ilk koşup gelecek onlardır. Bizse onları kırmaktan bir an bile çekinmeyiz kimi zaman. Neden? Çünkü yardım aldığımızda minnet duyacağımızdan veya tek başıma başardım diyememekten korkarız. Yani hayatı yokuşa süreriz.
Pekii, ya iş hayatımız... Onda da maalesef zora soktuğumuz anlar olmaktadır. Esnafız ve bir sipariş aldık veya çalışanız verilen bir görev var. Yapacağımızı söylediğimiz anda yapmayız her nedense. Örneğin, bir terziyiz ve ceket siparişi aldık. Bir hafta sonrasına gün verilir. Müşteri o gün geldiğinde, kimi zaman daha astarı bile hazır olmaz. “Yarın gel.” lerle ya iflas ederiz ya da işten kovuluruz. Sonuç: Kimsenin bize karşı güveni kalmamıştır artık. Daha rahat bir gün yaşayacakken, aksine olmayacak şeylerle bir ömrü etkileriz.
Mutluluk… Hep dışarıda ararız daha da tutkuyla yaşamak için. Bazen onun için de doyasıya yokuşa süreriz bir şeyleri. Yani mutluluk adına da kürek çekmeyi çok severiz. Gözlerimizin önündeki mutlulukları göremeyiz. Hiç soruyor muyuz kendimize nelere sahip olduğumuzu? Mutlu olmaya sebep olacak dünya kadar sebep varken gözlerimizi niçin kapatırız? Ailemiz var, eşimiz-çocuklarımız var, işimiz var… Liste uzar da uzar. Uzar, ama farkında değilsek neye yarar? En önemlisi, biz varız, nefes alıyoruz ve inancımız var.
Her sabah uyandığınızda önce kendinize, sonra yanınızdakilere bir merhabayı çok görmeyin. İnsanlar birbirinin aynıdır. Sizin etrafa saçacağınız bir olumlu enerji çığ gibi büyüyerek yine size dönecektir. Hayatı zor yanından yaşamayışınız da yine öyledir. Siz basit-anlaşılır-yapıcı yaşamaya başladığınızda o da size daha da kolaylık sağlar. İsteklerimizin önümüzde su gibi gerçekleşerek aktığını görürüz.^
Alıntı...